25 Mart 2016 Cuma

                                                               Özgür Gündem

  “Mekteplerde ehlileşen çocuklar”

“Üç Kusurlu İşlem: Aşiret, Mektep, Medeniyet” sergisi Depo İstanbul’da açıldı. Bu sergi, Osmanlı’nın son dönemlerinde Arap, Kürt ve Arnavut aşiretlerinden toplanan çocukların Osmanlı’ya sadık birer vatandaş olarak yetiştirilmesi amacıyla kurulmuş Aşiret Mektepleri’ni referans alarak oluşturulmuş bir sergi. 



Fransız düşünür Jacques Rancière Cahil Hoca kitabının amacını “Özgürleştirmeksizin eğiten aptallaştırır”  sözüyle özetliyor. Cahil Hoca’da Rancière, yine Fransız bir eğitmen olan Joseph Jacotot’nun zekâların eşitliğine dayanan öğrenme ve eğitim sürecini irdeliyor. Zekâ eşitliğini kabul etmeksizin toplumsal adalet ve eşitlik normlarına varılamayacağına uzanan bir anlatıda ilerleyen Rancière; eğitimin siyasetle olan ilişkisini bu bağlamda kuruyor.
Zira “eğitim ve öğrenme” tam da Jacotot’un ve Rancière’ın da ifade ettiğinin aksine “özgürleştirmeyen” “tutsaklaştıran” dahası “ehlileştiren” ve “asimile” eden bir silah gibi kullanılıyor.

Çok başlılığı kaldırmak…
Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Türkiye’de eğitim alanında; millilik, laiklik, çağdaşlık ilkelerini uygulayabilmek ve eğitim kurumlarını birleştirerek çok başlılığı önlemek için çıkarılmış bir yasa. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nda bahsedilen bu birleştirme “eşitlikten” ziyade  “çok başlılık” unsurunu ortadan kaldırmak ve dahası “millilik” esasına dayanan bir sistem oluşturmak amacındaydı.  Zira o dönemden bu zamana uzanan ana dilde eğitim mücadelesi tam da bu temellerin atıldığı sisteme karşı yapılıyor. Eğitimde “millileştirme” çabasına benzer bir uygulama, Cumhuriyet’in öncesinde “Osmanlılık” bilinciyle Sultan Abdülhamit döneminde açılan Aşiret Mektepleri (Mekteb-i Aşiret-i Hümayun) ile başladı.

Osmanlılıktan mililiğe
Genç sanatçı İhsan Oturmak’ın İstanbul DEPO’da açılan sergisi “Üç Kusurlu İşlem: Aşiret, Mektep, Medeniyet” eğitimin, iktidar söylemleri ve dizaynıyla “sakıncalı” görülenleri nasıl ehlileştirildiğini konu alıyor.
İhsan Oturmak, serginin çıkış noktasını; Abdülhamit’in 21 Eylül 1892’de “Osmanlılık” fikrini güçlendirmek ve fethedilmiş topraklardaki Müslümanları “ümmet” fikrinde hizaya getirmek için kurduğu Aşiret Mektepleri, üzerinden oluşturuyor.
Arap, Kürt ve Arnavut aşiret elitleri için kurulan bu okullar, kültürel kolonyalizmin en önemli araçları haline getiriliyor. Sanatçı Oturmak, Abdülhamit’in Aşiret Mektepleri’ni kurduğu coğrafya ile Cumhuriyet ürünü olan Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’nın (YİBO) arasındaki benzerliğe ve asimilasyon devamlılığına dikkat çekiyor.

İktidarın cisimleştirdiği çocuk bedenleri
İhsan Oturmak, “Üç Kusurlu İşlem: Aşiret, Mektep, Medeniyet” çalışmasının zeminini bu metin üzerine kurarken amacı tamamen bahsedilen eğitim kurumlarını incelemek değil. Oturmak’ın hedefinde bu eğitimin, öğrencilerin bedenlerinde cisimleştirdiği iktidar söylemlerini irdelemek. Bu iktidar söylemlerini incelerken de eski ve yeni “mektep ve medeniyet” arasında değişmeyen noktaları ortaya koyuyor.
İhsan Oturmak’ın çalışmaları ağırlıklı olarak, hepsi birer “eski” fotoğrafı andıran kara ve mavi önlüklü öğrenci temsillerinden oluşuyor. Okul önünde tüm sınıfın öğretmenleriyle poz verdiği mavi ya da kara önlüklü çocuklar; daha gerilere giden çalışmalarda fesiyle poz vermiş mektepliler... Minyatür bir yerleştirmeyle oluşturulmuş okul sıraları “nizamı” anlatılırken öte yanda kara tahta üzerine “konuşulanların” yazıldığı bir başka çalışma ve tek ayak üzerinde ehlileştirilen çocuk bedenleri…

Sakıncalı ödül: “Aferin”
Sanatçı, bazı çalışmaları salt oluşlarıyla ve kendi halindeliğiyle verirken bazılarına küçük müdahalelerde bulunuyor. Örneğin “Aferin” adlı çalışmasında mekteplerde büyüyen aşiret çocuklarının resimlerinin altına, zamanın “sakıncalı” bulunan diğer aşiretlerinin ismini Osmanlıca yazarak, eğitimin amacına ve ödüllendirme mantığına bir gönderme yapıyor. Böylelikle sanatçı, kapanmaya yakın “Haşere” olarak anılan Aşiret Mektepleri’ndeki öğrencileri hizaya sokmaya çalışan sistemin medeniyet ölçüsünü “kendi yöntemiyle” “aferine” layık görüyor… 

“Zamanın İçinde”
Mavi-kara önlüklerin, millileştirme ve ümmetleştirme ülküleriyle çocuk bedenine yansımış askeri nizam olduğunu vurgulayan sanatçı, bu eğitim kurumlarının yayıldığı bölgeleri de karakalem çalışmalarıyla resmediyor.
 adlı çalışmasında Oturmak, Abdülhamit’ten Cumhuriyet’e Aşiret Mektepleri ve YİBO’ların kurulduğu coğrafyanın ortak noktasını vurguluyor; savaş ve çatışma bölgesi... En başından beri bu “ehlileştirmenin” öncelikle Kürt coğrafyasında oluşunun tesadüf olmadığını tanıtlıyor sanatçı. Resmin içindeki altı parçada Bağdat, Kudüs, Musul, Halep, Basra ve Diyarbakır yer alıyor, kent ortasındaki patlamalarla…

* Cahil Hoca, Sel Yayınları.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder