25 Mart 2016 Cuma

                                                                   Milliyet Fisun Yalçınkay

-              Serginizde yer alan Osmanlı’nın son dönemindeki okullarda okuyan öğrencileri anlattığınız eserlerin hikayesi nedir?

Osmanlının son döneminde açılan pek çok okul var özellikle azınlıklara yönelik ama benim ilgi alanıma giren sadece Aşiret mektepleri oldu. Aşiret mektepleri diğer okullara göre daha çok azınlığa hitap eden ve hedef bakımından bölgesel stratejileri daha keskin bir yapıya sahip. Tıpkı 30 lar sonrasından gönümüze dek devam eden eğitim sisteminde olduğu gibi. Bunun dışında sıradan halkı olmayan bir soylu okuluydu.
Bu işin aslını belki tarihsel arka planındaki şu durumla daha iyi açıklayabilirim sanırım. Aşiret mektepleri Abdülhamit zamanında kurulmuş son toprak kurtarma girişimlerinden sadece bir tanesi. O dönem sonlarında özellikle gayrimüslimlerin çoğunlukta yaşadığı balkan bölgeleri neredeyse tamamıyla kaybedilmiş. Devletin elinde Ortadoğu ve Trablusgarp’ın bir bölümü kalmış. Osmanlı bir anda değişmiş ve Sünni nüfusun yoğun olduğu bir devlete dönüşmüş. Özünde aslında başka bir devlet olmuş. Artık devletin yeni toprak kazanma gibi bir derdi kalmayıp elindeki toprakları kaybetmeme siyaseti geliştirmiştir. Aşiret mektepleri işte bu noktada devreye giriyor.
İstanbul’da Aşiret Mektebi diye bir okul açılıyor burada okutulacak öğrencilerin tanınmış bir ailenin çocuğu olmasını dikkat ediliyor ve bunların çoğu Arap, Kürt ve Arnavut aşiret reisi çocukları oluyor. Halep, Bağdat, Suriye, Musul Basra, Diyarbakır, Kudüs ve Trablusgarp’tan getirilen bu değerli çocuk zatlar. Bir iki yıl içinde tıpkı bu günkü gibi kendi aralarında örgütleniyor ve diğer örgütlenen sınıf arkadaşlarıyla anlaşamıyorlar. Husumetleri artıkça kendi aralarındaki kavgalar da artmaya başlıyor. Kavgalar artınca okul kapanıyor.
Türkiye ve Ortadoğu’daki durumda, aynen böyle bir şey aslında, bana göre aşiret mektepleri bu günün sadece küçük bir versiyonu. Bir yanıyla küçük bir Türkiye bir bölümüyle Ortadoğu . En dar alanlarda bile birbirimiz üzerindeki hakimiyet kurma çabamız., haklarımıza saygılı olamama özelliğimizi  ve birbirimize tahammülsüzlüğümüzü bu okullarımızda görebiliyoruz.  Bu anlaşmazlığımız küçük bir bölgede olunca (okul, ev,sokak), kavgaya diye nitelendiriliyor. Büyük bir alanda gerçekleşince savaş diye okunuyor, Ve bu şekilde hep devam ediyor Osmanlı dönemindeki  İşlerimi  böyle bir döngünün merkezine alarak bir önceki veya bir sonraki dönemlerle paslaşarak kendi konumumu anlamaya çalıştım.
-              Bu sergideki eserler için nasıl bir araştırma süreciniz oldu? Hangi kaynaklardan yararlandınız?

Bu sergi için aslında çok farklı yerlerden yararlandım diyebilirim. İşin en başında çok fazla okul gezdim. Epey köy okulu ziyaretlerim oldu. Antikacılardan çok fazla fotoğraf araştırmam oldu. özellikle fotoğraf arkasındaki yazılar. Dönem mektupları ‘dan yararlandım. Ve sonunda uzun bir kütüphane araştırmam oldu.
-              Bu sergideki eserleri ne kadarlık bir süreçte hazırladınız?
            Toplamda 2 yıl sürdü. Tabi bu arada başka şeylerde yaptım.
-              Öğrenciler serisinden bahsedebilir misiniz?
Kısa bir şekilde bahsedersem öğrenciler yani 30‘lar sonrası Eğitim sistemiyle ilgili işlerimin odak noktası bendim. Kendimi olayın merkezine aldım. Ve bütün dış etkenlerin üzerimdeki etkisini anlamaya çalıştım. Bu etkenler üzerinde dururken ister istemez teklik ve biriciklik gibi kavramlarla da ilişkilerim oldu. Bir yanıyla bu kavramların neresinde olduğumu anlamaya çalıştım. Ve sonra benim gibi olanları merak etmeye başladım. Diğer bir değişle herkesi….
 ilk başta çevremi gözlemlemeye başladım. Okullar gezdim , arkadaşlarım vs. diye devam ederken işin içine benden öncekiler girmeye başladı .geçmiş işin içine girince tarihlerde dahil oldu. Eski fotoğraflara merak salmaya başladım. Tarihler geçmişe doğru götürürken bazı fotoğraflar yardımcı oldu. Böylelikle edindiğim her yeni bir durum toplumdaki yerimi anlamam konusunda bana yardımcı oldu. Bazı şeyleri anlamaya başladıkça bunların işlerime yansımalarını gördüm.

-              Önceki serilerinizle son dönem yaptıklarınız arasında nasıl bir bağ var?
Aslında başında belirtiğim gibi olayın başı benle ilgiliyken ister istemez geçmişi de merak ediyordum. Sürecin ilk aşaması 2000‘ler iken Tabi ki ikinci aşaması 90’lar oldu. Olay biraz daha derinleşirken 80’ler 60’lar böylelikle dönemin 30’larına kadar gittim. Geriye doğru giderken okul yapılanmasının içinde evrensel stratejiler olduğu gibi bölgesel bazı hedeflerin olabileceği kanısına vardım.. Bu bölgesel hedeflerin hayata geçirilmesi her dönemin her bölgenin yapılanmasına göre değişiklik gösterirken bunun mutlaka altyapısında benzer hedefleri taşıyabilecek bir okulunda olabileceğini düşündüm. Bu düşünceyle hareket ederken Aşiret mektepleriyle buluştum. Aşiret mektepleri bu anlamda bahsettiğim bölgesel stratejiyi tam tamına karşılıyordu. Bu eski mektep konu olarak daha önce yaptıklarıma bir alt yapı oluştururken biçim olarak yeni malzeme kullanmamı sağladı. hem fikirsel hem biçimsel olarak yaptığım işlere yeni bir kapı açmış oldu.


-              Resimlerinizin yanı sıra bu sergide heykeller de yer alıyor. Heykele geçiş sürecinizden bahseder misiniz?
Bu işle ilgilenen herkes ilgilendiği temayı daha iyi açıklayabilmek için ya da daha çok gizleyebilmek için belli malzemelere ihtiyaç duyar. Bunlar klasik bir sanat eğitimin bize verdiği Yağlıboya, akrilik karakalem, Modelaj, Grafiksel etki Fotoğraf vb. herhangi bir teknik olabilir. Her sanatçı kullandığı temayı daha iyi ifade ettiğini düşündüğü bir malzemeyi kullanır. Ya da bir kaçını. Benim ilk dönemlerimde ilgilendiğim konular malzeme olarak benden farklı bir çaba beklemiyordu. Vermek istediğim durumu açabilmek için iki boyutlu bir zemin ve yağlıboya yeterliydi. Ama durumlar konular vurgular değiştikçe vermek istediğim her durum için farklı bir malzeme kullanma ihtiyacı hissetim. Örneğin Kara tahtayı daha iyi hissettirmek için tebeşir kullanma ihtiyacı hissettim. Tebeşir kullanmaya başladım. Tebeşirin tinerle değil suyla daha iyi etkileşime geçtiğini gördüm. Su kullanmak zorunda kaldım. Su yağlıboyadan ziyade akrilikle kullanıldığı için, belli yerlerde akrilik kullandım. Böyle devam ederek işlerime farklı bir çok malzeme ekledim. Bir yerden sonra işlerimde asamblaj bir etkinin var olmaya başladığını gördüm. Benim için bu  asamblaj etki üçüncü boyuta geçmenin ilk aşamaları oldu
Olay böyle devam ederken bazı durumların asamblaj etkiyle de kendini iyi açıklayamadığını gördüm. Böylelikle yerleştirmelere ihtiyaç duydum. Kısaca anlatırsam değişen vurgular farklı malzeme ihtiyacı yarattı

 -             Sanatınızda tektipleşme, bireyin topluma katılması ve medeniyet içinde özgün özelliklerini git gide kaybetmesi temel meseleniz gibi geliyor bu düşünceye nasıl bakarsınız?

Konunun temeline bakarsanız işleri çıkış noktasından, bir sonraki noktaya getirmeye çalışırken tek tip olma durumundan faydalandığım doğru. Çok büyük bir kısmı da kendi tecrübelerimden elde ettiğim varsayımlardı. Ama Tek tip olma durumu şu anda vardığım yerin çok gerisinde , yola başlarken bu olayla ilgi işler yapmam dönemin disiplin toplumu olduğunu düşünmemle de alakalıydı. O dönem kendimi  disiplin toplumunun var ettiği tek tip olma durumuyla daha çok ilişkili görürken. Şu anda Denetim toplumunun kendini var etme biçimlerinden Medeniyet anlatısıyla daha ilişkili görüyorum.
Daha önce bir çocuğa  sen bunu yapma dediğin zaman o çocuğun onu  yapmasını engellediğimi düşünürken şimdi o çocuğa onu yapma alanı  bırakıp onu gözetleyerek te engelleyebileceğimi gördüm.

-              İktidar kavramı bu noktada eserlerinizde nasıl bir yerde duruyor ve ne önem taşıyor?

Aslında hiçbir zaman direkt olarak iktidar kavramıyla ilgilenmedim. Her zaman toplumun durumunu ,yerini merak edip kavramaya çalıştım. ama toplumun hangi yönüyle ilgilenirsen ilgileneyim beraberinde zaten iktidar kavramını da almış oldum. İktidardan ayrı bir şekilde değerlendirmem zaten imkansızdı. Bu yüzden iktidarla ilgilenmek için ayrı bir çaba sarf etmedim. Etmiyorum da …Ama ondan da bir türlü kaçamadım.

 -             Şu anda araştırmakta olduğunuz farklı konular var mı neler üstünde çalışıyorsunuz?

özel olarak araştırdığım bir konu yok ama kafamı kurcalayan şeyler var. Bu aralar bir cezaevinde çalışıyorum. Karşılaştığım enteresan durumlar var bu olayların bende nasıl bir etki bırakacağını bilmiyorum. Belki şimdi değil ama ilerde bu durumla ilgili bir şeyler yapabilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder