11 Ağustos 2017 Cuma


Estetik ve politik hareketin birbirlerine en yakın oldukları noktanın yüzey hatta geometri ile kurdukları ilişki olması hayatın kökenine dahi gidebilecek bir bağlam: yüzey, hareket, bağlar, kopuşlar, dizilmeler sonra da yapı. Belki de estetik sınırların oluşmaya zorladığı dizilmelerle meydana gelen geometrik yapının var ettiği yüzey üzerinde hareket, bağlar, kopuşlar sonra da politika.
Politika ve geometri arasındaki ilişki yeni bir buluş değil elbette, Antik Yunan’da geometrik eşitlik ve aritmetik özgürlük söz konusuyken modern toplumda aritmetik eşitlik ve geometrik özgürlük olduğuna- politik felsefeye- dair görüşler mevcut.


Özetle bunu biraz açacak olursak, geometrik eşitlik toplumun kendine özgü üretim şekilleri çerçevesinde toplumu statüsel ve katmansal olarak düzenli bir eşitliğin ya da adaletin dağıtılması formuna sokarken yani toplumu katmanlara ayırıp bu katmanlar içinde bulunan kişiler arasında adaletin eşit dağılımını sağlarken, aritmetik eşitlik toplumun tüm üyeleri arasında eşitlik öngörüp bu durumun stabil olmayan kendi düzenini yaratmasını bekler. Kapitalizm öncesi toplumlarda daha çok geometrik eşitlik yapısı görülürken, aritmetik eşitlikdaha çok utilitarist kapitalist toplumlarda mevcut olur. Tıpkı estetiğin tuval üzerinde form dinamikleriyle kompozisyon oluşturması gibi, politika da bir coğrafya üzerinde politik öznelerin dinamikleriyle kurumsal yapılar ve politik bir sistem oluşturur. Politika ve estetik arasında yüzeyle kurdukları ilişki bağlamında metaforlardan çok daha fazlası olduğunu söylemek mümkün.

Politik yüzeyi estetik bir hareketle kırbaçlama gibi bir durum söz konusu

Derya Yücel küratörlüğünde İhsan Oturmak, Deniz Aktaş ve Hasan Pehlevan’ın İmkânsız Uzam sergisi ile politikanın ve estetiğin düzlemlerini oluşturan yüzeylerin kent gibi politikanın ve tüm artık kurumsal kültürel aktivitelerin merkezindeki bir yapıyı irdelerken ne kadar birbirlerinin içine girebileceğini görüyoruz. Estetik hareketin kendisinin sanatta, sanat tarihinde ya da sanatın kendi içinde mevcut politikasında, politik bir hareket olarak karşımıza çıkmasından öte bir durumdan, bir tür estetik yüzeyi, politik hareketle ve politik yüzeyi estetik hareketle kırbaçlama gibi bir durumdan söz ediyoruz. Bu kırbaçlama sanatın diliyle konuştuğundan sadist bir eylemin jestlerinden çok hem politik hem de estetik yüzeye meydan okuyan masum ama dirençli bir eylemin mimiklerine benziyor.
İhsan Oturmak’ın Çatalhöyük’ten esinlenerek yaptığı yerleştirmeden görünüm
İhsan Oturmak’ın Çatalhöyük’ün mimari ya da estetik yüzeyine politik bir hareketle indirdiği kırbaç darbesi bu bağlamda sergide karşımıza çıkan en belirgin darbelerden bir tanesi. Çatalhöyük mimarisini, binlerce yıl kendi sakinleri arasında sınıfsal fark ve çatışma ve savaşın çıkmasına izin vermeyen bir mimariyi modern şehir mimarisinin sokağı ya da caddesiyle ikiye bölme hareketi, politik bir alanın temsiliyle yaratılan estetik yüzeyin yine politik bir hareketle, politik bir kırbaç darbesiyle, ayırma hareketiyle her iki yüzeyi de yeniden ve yeniden düşünmeye sevk ediyor. Ayrıca bu yerleştirmenin etrafında konumlandırılan İhsan Oturmak’ın yağlı boya resimleri de hem estetik yüzeyin hem de politik yüzeylerin bazı metaforik yansımalarını temsil eden yankılar olarak karşımıza çıkıyor. Bu yankılarda da  politik yüzey, yine bir estetik hareketle kırbaçlanmaya devam ediyor.

Fikirtepe’nin neolitik kültüründen optik yüzeylere


Hasan Pehlevan’ın yüzeyleri
Serginin diğer bir sanatçısı Hasan Pehlevan da tarihi, neolitik döneme kadar uzanan ama İstanbul kentleşmesinde yaşadığı tahribatlarla bugün artık kendi tarih öncesi kültürüne dair çok az şey söyleyebilir hale gelmiş Fikirtepe üzerinde müdahaleler gerçekleştiriyor. Pehlevan, Fikirtepe’nin neolitik kültürünü tabaka tabaka yıkımlar oluşturarak artık görünmez kılan sosyo-politik yüzey üzerine, Fikirtepe’den sergi salonuna gelene kadar, zincirleme yine tabaka tabaka farklı medyumlarla müdahalelerle bu yıkıma cevap olarak oluşturduğu çalışmalarına bir yol takip ettiriyor. Önce, Fikirtepe’de yıkık binaların politik yüzeyine, tarih öncesi Fikirtepe kültürüne göre yorumladığı, derinlemesine optik boyutları gündeme taşıyacak bir tarzda motif ve biçimlerle sokak-sanatı pratikleriyle estetik vuruşlar gerçekleştiriyor. Sonrasında başka bir medyum, fotoğrafla bu motiflerle dönüştürdüğü binaları fotoğraflayarak sergi salonuna getiriyor. Aynı şekilde bu fotoğrafların karşısına da bu motiflerin asıllarını taşıyan yüzyıllar boyunca yıkıma maruz kalmış taşlardan birkaçını yerleştiriyor. Hasan Pehlevan da politik ve estetik yüzeyleri birbirleriyle kesip kazıdan çıkan motiflere daha çok yer ve alan yaratmaya çalışıyor. Pehlevan daha çok estetik hareketin kırbacını, politik yüzeyin zaman zaman yıkıntılar oluşturmaktan kaçınmayan pervasızlığına indiriyor diyebiliriz.
Sergi alanına girdiğinizde sizi ilk karşılayacak olan sanatçı Deniz Aktaş ise, kâğıt üzerine mürekkepli kalem çizimleriyle politik yüzey ile estetik yüzey arasına adeta tıpkı bir çivili tahta yerleştirmiş. Keskin uçlu çiviler arasında ilerleyen çizgilerle yüzeylerin uzamlarını bir tür sükûnet içinde yatay ve dikey doğrultuların ortasında birleştirip buradan yayılan derinlik yankılarıyla bir anlamda her iki yüzeyin de güçlerini ellerinden alarak onları “tekinsizleştirmiş”. Bu tekinsizleştirneyle Aktaş, uzamın kendisini, uzamı tıpkı ayrı bir kavram olarak her iki yüzden ayırıp soyutlaştırarak ütopikleştirmiş.

Şehirlerin ve yaşam alanlarının yapılanmasında ya da yıkıma uğramasında, adalet dağılımı biçimi ve güç ilişkilerinin normsal ve kurumsal kalıplaşmalar şeklinde var ettiği politik formlar ile estetiğin alanı arasındaki yüzeyin doğasına dair ilişki ve bu ilişkinin toplumsal hayat ve estetik bakımından yorumlanması üzerine İmkânsız Uzam sergisi belirgin bir şekilde dikkat çekici noktalar barındırıyor.
http://www.sanatatak.com/view/kasa-galerideki-imkansiz-uzamin-olanaklari-uzerine

Yıkımın iktidarı

07.04.2017
Kent, orada olduğunu bildiğin için ezbere daldığın sokaklardan, daldığın hayallerin mekanından başlar ve bir türlü orada kalmaz. Sermayenin dolaşımı, birikimi ve bölüşümü sırasında coğrafya ve üstündeki toplumsallık tekrar tanzim edilirken senden alınanın, senin payına düşmeyenin mekânsal dolayımı olur.  İmkansız uzam, bu dönüşüm vaktinde insan kendisi ve kenti üstünde söz hakkı ararken üç sanatçının ne söylenebileceğini birlikte düşündüğü bir yer. Mekanda şeyleri değil mekan olarak açığa çıkan şeyleri anlatıyor. Derya Yücel'in küratörlüğünde, Deniz Aktaş, İhsan Oturmak ve Hasan Pehlevan’ın yapıtlarından oluşan İmkansız Uzam sergisi 5 Mayıs'a kadar Kasa Galeri’de izlenebilecek.


İhsan Oturmak, Dama çıkma izni, Tuval üzerine yağlı boya, 450x30 cm

İhsan Oturmak, Dama çıkma izni (Detay), Tuval üzerine yağlı boya, 450x30 cm

Sergi alanının ortasında İhsan Oturmak’ ın yağlı boya ile tuval üzerine ürettiği yerleşim birimleri var. Klasik Güzelleştirme ve Dama Çıkma İzni isimlerini taşıyorlar. Güney doğu Anadolu coğrafyasının tek katlı kerpiç yapılarını sokak bağlantıları olmadan resmetmiş Oturmak. Sokağı kaldırırken aslında iktidar ve öznesi arasındaki mesafeyle, erişilebilirlikle oynuyor ressam. Dama Çıkma İzni'nde tek katlı binaların damlarında yerel kıyafetleriyle insanları da izliyoruz. İnsanlar da yapılar gibi kolay gözetlenebilir, erişilebilir konumda. Gözetleyen, kenti kontrol altına alan, tek bakışta toplayabilen bir erke olanak sağlanmış. Bu sayede, referans verilen coğrafyada sıkça gündeme gelen sokağa çıkma ‘yasağı’, dama çıkma ‘izni’ nde ifade bulan şiddetsizlik haline dönüşmüş. Ressam sokakta, İktidarın sokağı dolayımlayarak işlettiği denetim ve gözetim aygıtlarına eşlik edebilen şiddetin, tahribatın ortadan kalkmasının olasılıklarını arıyor.

Ambulans, kobra gibi tecrit ve ıslah araçları Dar Sokak Önermeleri başlığında pentüre taşınmışlar. Coğrafyanın dar sokaklarını adresleyen sokaklara girebilecek şekilde daraltılmış, yeni formlarıyla öneriliyorlar.

Aktaş'ı sanatsal pratiğinde bir kırılma ile yıkım ve tahribat resmetmeye iten, İhsan Oturmak’ı ise şiddet riskini azaltmak üzere formsal ve mekânsal konfigürasyonu analitik bir araç olarak kullanmaya çağıran dürtü, çağ dönüşümündeki insanın endişesinde simetrisini buluyor.

Modern devlet, liberal evresinde ‘Hak sahibi özne’ olarak kurduğu bireyi bugün, neo liberal evresinde kolaylıkla ‘güvenlik riski yaratan nüfus’ olarak sınıflandırabiliyor, sonra da tecrit ve ıslah ediyor. Aynı erk kenti de sermayenin akışkanlığını sağlamak üzere sınırları ve mekanları ile tekrar organize ediyor. Sermaye el değiştirirken ortaya çıkan mekandaki olağan dışı hareketlilik –savaş, göç, kentsel dönüşüm- olağan ve kesintisiz artık. İnsanın endişesi, yıkımın bir yeniden yapılanma aracı olarak yaşama biçimi halini alması. Yıkılarak yaşayın denildiğinde güvende hissettirmiyor pek. Mekanın, tahripkar sermaye birikimi ve iktidarla ilişkilenme biçiminin tarihsel açıklamasını ise Oturmak imzalı yerleştirme veriyor.

Hasan Pehlevan,Fikirtepe Müdahale, 2014 -2016, 50x 50 cm 25  adet fotoğrafdan secki

Burada kent planlamasına dönüyoruz. Stratejik Güzelleştirme isimli yerleştirmede kapitalizmin mekânsal düzenleme politikası uğrunda 19. yüzyılın Paris’ini baştan ‘planlayan’ Haussmann’ı Çatalhöyük’te buluyoruz. Haussmann’ın sokakları genişletip caddeler bulvarlar açtığı tarihi müdahale, stratejik güzelleştirme olarak bilinir. Bu inşa esnasında inşaat ve finans sektörü büyük gelişme göstermiştir. Ayrıca Engels’in tanıklığıyla, Benjamin’in pasajlarından biliriz ki bu kentsel dönüşüm, iktidar ve sermaye karşısına dikilebilecek her hangi bir gücün dar sokaklarda kolayca denetimden kaça bilmesinin önünü alır. Stratejik güzelleştirmede ‘yeni caddeler, kışlalarla işçi mahalleleri arasındaki en kısa yolları’ oluşturur. Oturmak’ın bu başlıkla isimlendirdiği yerleştirmede kerpiçten yapılma yerleşim ise  Çatalhöyük gibi sokaksız. Sokak yoluyla kapitalizmin altyapısını kuracak ve sokağın sağladığı erişimle denetim sağlayabilecek bir erkin yokluğunda Çatalhöyük savaşsız tarihiyle anılır. 1400 senelik bir zaman diliminde ok izine bile rastlanmaz. Burada, geliri de kent mekanını da eşitsiz bölüşen erken ve geç kapitalizm kentlerinin karşısına daha adil bir yaşama olanağı konur.


İhsan Oturmak, Stratejik güzelleştirme, Enstelasyon, kerpiç, toprak, saman, t